Binlerin Kapısı/Çevere Hazaru

   İşte orada bir kayanın eşiğinde iki büklüm bir adam
Bir adam ve bir kaya: unutmalı onu kahrıyla, kaç ayaz
esmeli daha.
Soğuk; saçının telleri değmez tenine,
Bozuk; göz yaşı dökende yok onun kederine.
Kaç ses vardır şimdi aklında, kaç anı akşamında.
Güneşe değse yanar mı, kudreti günahsız yaşar mı?
Bilinmez.
Şükür bize bir canlı var dizinde, bir serçe.
Bir serçe de gönlünde:
“Ben okudum eski sesli duvar yazılarını,
meramı yüzüne gücü ise feryada yetmedi, ah sahibim.
Yoksa dünya olmazdı kan revan içinde.
fiarkılarımızın suskun olduğunu geç farketti, azizim.
Gülümseyerek uzandı bu kayanın eşiğine
Gözünden bir rüya geçti
Başka dostu yoktur, kardeşimin.”
Gök gürledi, yağmur değdi yüzüne.
Gözlerini açtı hafiften, serçe üşürken
“Bir sen kaldın bahçemde, kimdi o kadın gecemde?”
Toprak renginde bir kadındı o,
giderken bir şarkı mırıldandı:
“Bir oğul kaybettim burada
Henüz yolun başında
Gözü aşkı aradı
   Gerçeğin peşinde bir hükümdara kandı.”
Korktu. Titrerken, serçe uzaklaştı gönlünden.
Bir yılan süzüldü. Bakakaldı.
Çocukluğundan bir resim geldi önüne
Karanlık bir gecede ak elbiseler içinde
fiekilsiz ve silüetsiz, fena halde giden
kadın ve adamları gördü
Sonradan duyacaktı
Buluştuklar yer, Koyé Mar’dı
Gülümsedi, yüzünü çevirdi
Kayayı öptü tam üç kez
İlk adımlarını attı sonra,
Yılan, serçe ve ‘onların’ buluştukları yöne.
   Çevere Hazaru'dan, Metin&Kemal Kahraman

0 Yorumlar:

Yorum Gönder