Bir Görüş Kabininde

Ne kadar da ufalmış bedenin göz yaşıma sığdın sen,
Açlık mı yemiş ömrünü yavrum, al sütümü iç kızım.
Saçların beyazına mı sakladın alevini,
Yoksa güneş sende mi batıyor, batıyor geceleri.
Eriyen bedenimi düşünme göğü giydim üstüme,
Yüzünü asma keder ile anam yiğitler bitmez bizde.
Bir ateş olup yaksa da gidişiniz analar biter mi?
Ölüm toplasada çiçekleri, çiçekte tohum biter mi?
Söz: Savaş Ezgi, Müzik: Saffaran Halk Ezgisi,Grup Yorum

Bütün Dinler Neden Kapitalist?


Subcomandante Marcos

"marcos, san fransisco’da bir gay, güney afrika’da bir zenci, san ysidro’da bir chicano, ispanya’da bir anarşist, israil’de bir filistinli, san cristobal sokaklarında bir maya yerlisi, mexico city’nin teneke mahallesi neza’da bir çete mensubu, folk müziğinin kalesi ulusal üniversite’de bir rocker, almanya’da bir yahudi, savunma bakanlığı’nda bir uzlaştırıcı, soğuk savaş sonrası çağda bir komünist, ne galerisi, ne müşterisi olan bir sanatçı... bosna’da bir barışçı, meksika’nın herhangi bir kentinde bir ev kadını, grev yapmaya asla yeltenmeyen sendika ctm’de grevci, başkaları için kitap yazan bir gazeteci, gece saat 10’da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, işsiz bir işçi, mutsuz bir öğrenci, serbest piyasacılar arasında bir muhalif, ne kitabı, ne okuyucusu olan bir yazar ve tabii güneydoğu meksika dağlarında bir zapatacı...

Rubailer 1-20/Ömer Hayyam

Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben 
Büyükse de isyanım, kötülüklerim,
Yüce Tanrı'dan umut kesmiş değilim;
Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın
Rahmete kavuşur elbet kemiklerim. 
Tanrım bir geçim kapısı açıver bana;
Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana;
Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni
Haberim olmasın gelen dertten başıma
Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lütfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam.
 

Akılda Kalanlar

"bugün hayatının geri kalanın ilk günü"


W. White Heisenberg
"I'm worse at what I do best."


Kurt Cobain
"Eşeğe binip hava atan, ata binerse aklını kaybeder."

William Bayliss

Yanıyorum/Neşet Ertaş

Bahçe duvarından aştım
Sarmaşık güllere dolaştım
Öptüm sevdim helallaştım
Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele
Bir bakışta yaktın beni
Dert ile bıraktın beni
Yaktın beni yaktın beni
Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele
Yeter naz eyleme bana
Gel göreyim kana kana
Aşık oldum gülüm sana
Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele
Neşet Ertaş& Feryal Öney

Direga Zerê mı / Mikail Aslan

Noğda mı nênake to rê se vaci? /İçimden gelmiyorki sana ne diyeyim?
Ez to kotiye xo de çıton wedari /Seni neremde saklayayım
To zaf kuta mı vir nêzon se bıkeri/ Öyle çok düştünki aklıma bilmem ne yapayım
Qutiya semıne keri pıstıne xo keri/ Gümüş kutuya koyup gögsümde saklayayım
Direga zerê mı /Yüreğimin direği
Sêmuga çeverê mı/ Kapımın eşiği
Çıla zerê çe mı/ Evimin ışığı
Çıla zerê çe mı/ Evimin ışığı
Sewa tariyê de mı to kerda vindi/ Karanlık gecede yitirdim seni
Ez nıka se bıkeri kami ra perskeri?/Ne yapayım şimdi, kimden sorayım?
To zaf kuta mı vir nêzon se bıkeri/Öyle çok düştünki aklıma bilmem ne yapayım
Astarê sodır ra ez to perskeri/ Seher yıldızına sorayım
Söz&Müzik : Hüseyin Ayrılmaz 

Yummayın Kirpiklerini / Aynur Doğan

bir sonsuz rüyaya açılmış gözler
yummayın yummayın kirpiklerini
kim ondan daha çok hayatı özler
çağırır çağırır sevdiklerini
gelmiyor gelmiyor o yüzler niçin
kaybolmuş koynunda kollarda niçin
bilmiyor boyunun ölçüsün niçin
başının ucuna geldiklerini
bilmem ki adını onun kim saklar
şimdiden uyutmuş onu kucaklar
besbelli üşütür soğuk topraklar
soymayın soymayın giydiklerini

Kaynak: Ahmet Kutsi Tecer





Ben İki Şeyin.../Yılmaz Odabaşı

Hayattan Ne Öğrendim?/Mevlana

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatin bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını,
zamanla öğrendim…

Minnet...


Zamanede Bir Hal Gelmesin Başa/Ruhi Su

zamanede bir hal gelmesin başa
ahdı bütün bir sadık yar kalmamış
kalleş yar olana dost demem haşa
n'olacak muhannet meydan görmemiş.
ben bir yar isterim derunu dilden
sarfede varını geldikçe elden
beni setreyleye adudan elden
her yüze gülen yar olmuş olmamış
hüseyin beyhude ah etme naçar
bir kapı örterse birini açar
buna dünya derler hepisi geçer
hangi günü gördün akşam olmamış

Şafak Türküsü /Nevzat Çelik

Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice

Ne Bir Günüm Oldu/Pablo Neruda

Ne bir günüm oldu, ne de yıllarım
Ayrık durur utkunun saçakları
Zavallı biriyim, sevmeye hazırım benzerlerimi ve seni
Bilinmeyen, vermeden dikenleri, batmadan da
Övmedim kan içindeki taçları, belki de
Anlayacak bunu biri, karşı koydum matrağa
Oysa denizle doldurdum ruhumu tıka basa.
Kötülüğün cezasını da çektim güvercinlerle
Bir gün görmedim çünkü değişik biriydim
Öyleyim öyle olacağım, hemde bildiriyorum
Saflığı, dönüşen aşkın adına
Unutuş taşından başka bir şey değil ölüm.
Seviyorum seni, Öpüyorum sevinci dudaklarında.
Bir ağaç alalım, ve ateş yakalım dağlarda...

Kaçış / Serdar Keskin

kapat gözlerini balığım üzülme sen
bir gün elbet kurtulacağız cam çeperlerden
 
gülüş güzel gök mavi desem anlar mısın?
ben ağlasam haykırsam göğe, duyacak mısın?
 
zaman geldi mekan değil ertele sabret
balığım hiç dinmesin aşkın bir deniz hayal et
Söz&Müzik: Işıl Erdal

Hayatın Akışana Müdahale Kimin Haddine?

Su hayatın en belirgin izlerinden biri. Akışının durdurulması demek, hayatın da durması anlamına geliyor. Suyun özgür akışına müdahale en az iki sorunu ortaya çıkarıyor. İlki tüm canlıların yaşam hakkını sınırlama cüretinin nereden bulunduğuyla ilgili. Bu cüret kapsamında yapılan müdahale lokal düzeyde toplum yaşamı üzerinde olumsuz yönde son derece etkili. İkincisi daha evrensel bir sonuçla ekolojik dengeyi alt üst eden niteliğini göz ardı eden tahribatın tüm insanlığa reva görülmesi. Nedir yerel otoritelerin bu türden müdahalelere çanak tutan girişimleri? Daha fazla rant için doğanın bu kadar hoyratça kullanılması mı gerekiyor?

Sadece yerel otoritelerle de sınırlı değil bu girişimler. Çok açık ki merkezi otoritenin genel yaklaşımın bir uzantısı. Ekseriyetle 10 yılı aşkın süredir Türkiye coğrafyasında, HES (Hidorelektrik santral) projeleri yurdun derelerini, vadilerini zapturapt altına almış durumda. Doğal su kaynakları ticari kaygılarla bu proje yürütücülerinin oyuncağından başka bir şey değil şuan. Projelerin hayata geçirildikleri yerde yaşayanlar karşı çıksa da bazı yerlerdeki projelerin durdurulmasına yönelik yargı kararları alınsa da çalışmaya devam ediyor şantiyeler. Geniş bir literatür oluştu bu türden projelerin çevreye verdiği zararlara dair. Çevrede oluşan tahribatın ayırdında olmamak mümkün değil. Ama kimin umurunda ki? Benden sonra tufan anlayışı bu olsa gerek.