Kerbela'dan Sivas'a

Pir Sultan’ın kenti Sivas'ta sazlar hep çalınırken çamlı beller bölük bölük bölünürdü. İşte böyle bir kentte bir grup, 20. yüzyılın sonlarında, 33 kişiyi güpegündüz katletti. Aslında bu olay, insanlığın gelinen medeniyet aşamasında bir kitle karmaşası sonrasında yapabileceklerini göstermesi açısından oldukça öğretici. Aynı zamanda insanın büründüğü bazı kimlikler adına başkalarını acımadan öldürebileceği gerçeğini yüzümüze vurması kadar da sahici bir olay.

Gün tutuşur canım gece tutuşur
Zindanlarda tutsak canlar tutuşur
Gülüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar, yollar tutuşur

2 Temmuz 1993, Sivas Madımak Oteli, belli bir inanış, ideolojiye sahip insanların karşıt bir ideolojiye sahip insanlarca acımasızca yakıldığı yer. Farklı olana, farklı düşünene tahammül edememe acizliğinin meydana getirdiği akıl almaz eylem. İnsanın etinin yakıldığı bu olay üzerinden yıllar geçmesine rağmen yüzleşme henüz gerçekleşmiş değil. Gidişata bakılırsa gerçekleşecek gibi de görünmüyor. Demokrasinin, insan özgürlüğünün ve haklarının yeterince gelişemediği toplumlarda sıkça rastlanan ve gelecekte de bir daha yaşanmaması garanti edilemeyen türden korkunç bir eylem 2 Temmuz Sivas olayları. 

Yiğitlik midir emanet cana kıymak?
Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kurban etmek?
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak?



Yiğitlik kaygısı vardı yakanların belki, buna çanak tutanların. İnsan öldürmenin inanışları açısından bir tezat oluşturacağının idrakinde olmadılar. Yürekler soğutulmuştu besbelli. Sorunlu olan, bu kadar aleni bir biçimde tezahür eden ve şüpheye yer bırakmayacak düzeyde neler olup bittiğini sonuçlarıyla gösteren  somut bir olayı karşıt tezlerle itibarsızlaştırma çabasının günümüzde hâlâ bitmemiş olmaması. Böyle bir olayı çarpıtma söylemlerle gerçekte yaşananların yerine koyma pervasızlığı bazı cenahlardan işitildi ve işitilmeye devam ediyor. Olayın nasıl ve neden geliştiğine dair tezler biryana, bir kentte yaşayan sıradan nitelendirebilecek insanların oluşturduğu bir grubun, bir oteli kuşatıp, içeridekilerle birlikte bu mekanı ateşe vermesini ve bundan keyif alır biçimde izlemesini nasıl izah edebiliriz? Bunu rağmen bunlara karşıt argümanlar sürme arayışı oldukça bezdirici değil mi?


Sivas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur

Kendilerine "Müslüman" diyen ve bu kimliklerine göre yaşadığını düşünen yüzlerce kişinin yüzyıllar önce Kerbela’da, Hz. Muhammed’in yakın akrabaları ve çevresini hedef alan biçimde 70 Müslümanı katletmesinden bu yana, Sünnilerin çoğunun Aleviler üzerindeki tahakkümü devam ediyor. Bu baskılamaların, katliamların, zaman aşımlarının örnekleri geçtiğimiz yüzyılda da bolca yaşandı. Dersim, Koçgiri, Maraş, Çorum ve Sivas… Linç hevesi, kendinden olmayanı öldürme hırsı taşıyanlar, hep mazlumlar, farklı düşünenler ve yaşayanlar karşısında galip gelmenin, sindirmenin peşinde oldu. Yaşadığımız bu topraklar tanık, örtbas edilmeye çalışılan bu geleneğe. Kâtip arzuhalim yaz Şah’a böyle:

Canlar can olur da eller tutuşur
Dost evinde canım sevda tutuşur
Pir sultanlar ölmez binler yetişir
Akar gelir canlar tarih tutuşur

Katliama uğrayanların yakınlarıyla birlikte bu katliamların hedef alındığı toplumlara yönelik aynı duyguyu paylaşanların pes edeceklerini, bu türden vahşetleri unutacaklarını hiç sanmıyorum. Helalleşmek zor. Zulüm, işkence, baskı ve katliamlar devam etse de:

Kararmış yüreğin hiç ışığı olmaz
Bilmez misin ki türküler yanmaz
Günü gelir sanma hesap sorulmaz
Dayanır kapına Pir Sultan ölmez



Mahsus Mahal

0 Yorumlar:

Yorum Gönder