Su hayatın en belirgin
izlerinden biri. Akışının durdurulması demek, hayatın da durması anlamına
geliyor. Suyun özgür akışına müdahale en az iki sorunu ortaya çıkarıyor. İlki tüm
canlıların yaşam hakkını sınırlama cüretinin nereden bulunduğuyla ilgili. Bu
cüret kapsamında yapılan müdahale lokal düzeyde toplum yaşamı üzerinde olumsuz
yönde son derece etkili. İkincisi daha evrensel bir sonuçla ekolojik dengeyi
alt üst eden niteliğini göz ardı eden tahribatın tüm insanlığa reva görülmesi.
Nedir yerel otoritelerin bu türden müdahalelere çanak tutan girişimleri? Daha
fazla rant için doğanın bu kadar hoyratça kullanılması mı gerekiyor?
Sadece yerel otoritelerle
de sınırlı değil bu girişimler. Çok açık ki merkezi otoritenin genel yaklaşımın
bir uzantısı. Ekseriyetle 10 yılı aşkın süredir Türkiye coğrafyasında, HES (Hidorelektrik
santral) projeleri yurdun derelerini, vadilerini zapturapt altına almış
durumda. Doğal su kaynakları ticari kaygılarla bu proje yürütücülerinin
oyuncağından başka bir şey değil şuan. Projelerin hayata geçirildikleri yerde
yaşayanlar karşı çıksa da bazı yerlerdeki projelerin durdurulmasına yönelik
yargı kararları alınsa da çalışmaya devam ediyor şantiyeler. Geniş bir
literatür oluştu bu türden projelerin çevreye verdiği zararlara dair. Çevrede
oluşan tahribatın ayırdında olmamak mümkün değil. Ama kimin umurunda ki? Benden
sonra tufan anlayışı bu olsa gerek.
HES’ler sadece doğayı
tahrip etmekle de kalmıyor, kutsal mekânları da suyun altında bırakıyor.
Nitekim Dersim’deki inanç merkezlerinden biri olan Gola Çhetu (Hızır’ın Mekânı)
bu darbeyi alan mekânlardan sadece biri. Boşuna Dersimliler ikinci 38 olarak
görmüyorlar yapılanları. Bu yönüyle insanlara dilini, inanışını, kültürünü,
kısacası kendini kaybetmesinin bir aracına dönüşüyor HES rantçılarının yaptığı. Bilinçli bir yerinden edilmenin ilk adımı sanki.
Ama direniyor köylüler
başta olmak üzere bu talana sessiz kalmayanlar Karadeniz’de, Hasankeyf’te,
Munzur’da… Tabiata hürmet edenlerin yaptığı gibi. Suyun akışına dokunmanın
evrensel olarak açacağı gediğin farkındalar ve bu mirası geleceğe taşımanın
bilincinde olarak dikkatle direniyorlar. Çünkü biliyorlar:
"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!"
Hayatın akışı
durdurulamaz. Bütün sular özgür akmazsa kefenin cebine de koysanız paraları ne
fayda?
Mahsus Mahal
0 Yorumlar:
Yorum Gönder